■ Çok merak edilen o soruyla başlayalım, İsrail-İran savaşını olası görüyor musunuz?
İran yönetimi İsrail’e yanıt vermek istiyor, kararlı olduğu gözüküyor. Ancak önemli olan bu yanıtın nasıl olduğu 1979’dan günümüze İran’ın güvenlik ve askeri doktrini ABD ve İsrail ile doğrudan çatışmadan kaçınmaktır. Geldiğimiz nokta İran açısından zor, karmaşık, çelişkili ve tehlikeli bir süreç. İran istemediği bir süreci tetikleyebilir. İran’ın yanıtı da bu karmaşık ölçüt ve kıstaslar içinde olacak gibi gözüküyor. İran, İsrail ve ABD ile doğrudan çatışmayı başlatmayacak bir eylem biçimi üzerinde çalışıyor ve içinde olduğumuz gerginliğin savaşa dönüşmesini istemiyor. Nitekim İsrail’e vermesi muhtemel karşılığı uzattıkça uzatıyor sürekli.
■ İran, ABD ve İsrail ile doğrudan çatışmadan kaçınıyor, neden?
Bunun çeşitli sebepleri var. Öncelikle Irak’la sekiz yıl süren savaş deneyimi olan İran, savaşın ne kadar yıkıcı olduğunu biliyor. Ortadoğu’dan Kafkasya’ya uzanan geniş coğrafyada birçok komşusuyla aktif problemi olan İran’ın muhtemel bir savaşta kendi çevresinde neyle karşılaşacağını tahmin etmesi de kolay değil. Ortadoğu ülkeleri İran’la ilişkilerini iyileştirmek isteseler de muhtemel bir çatışmada İran aleyhinde saf tutma ihtimalleri yüksek. Ciddi ekonomik sorunlar nedeniyle İran’ın büyük bir savaşı göğüslemesi mümkün değil. İran kamuoyunun önemli bir bölümü Filistin-İsrail konusunda İran rejiminin yanında yer almıyor. İsrail ve ABD ile doğrudan çatışmanın İslam Cumhuriyeti rejiminin bekası açısından nasıl sonuçları olacağı da meçhul. Saddam Hüseyin’in Kuveyt işgali ve ardından yaşananlar önemli bir tecrübedir İran yönetimi açısından. AB’nin bazı ülkelerinin İsrail ve ABD’yi İran konusunda destekleyeceğini biliyor.
■ ABD neden ateşe benzin döküyor?
ABD, İran ile doğrudan çatışmak istemiyor şimdilik. ABD, başkanlık seçimine hazırlanıyor. Böyle bir dönemde İran ile çatışmak başkanlık seçimlerini etkileyebilir. Ayrıca ABD’nin önceliği Çin ve Rusya. Rusya-Ukrayna çatışması fiili olarak devam ediyor. ABD’nin önceliği Rusya-Ukrayna savaşı. İran ile çatışmak Ukrayna’yı gözden çıkarma ihtimalini doğurabilir. ABD, bunu istemiyor. Ancak İran’ın İsrail’e saldırması durumunda İsrail’i destekleyeceği açık. Bu desteğin çeşitli nedenleri var. ABD’nin Ortadoğu siyasetinin temel taşlarından biri İsrail’in varlığı ve güvenliği. İsrail ile ilişkilerin niteliği ABD ile ilişkilerin çerçevesini belirliyor. Nitekim İsrail ile kötü ilişkileri olan bir ülkenin ABD ile iyi ilişki kurması düşük ihtimal. Ancak bu son krizde ABD, İsrail’e desteğini İran’a karşı bir caydırıcı faktör olarak görüyor. İran yönetimi ABD’nin İsrail’i desteklemediğini düşünürse İsrail’e yönelik etkin saldırı düzenleyebilir. ABD yönetimi son krizde yaptıklarını savaşı kışkırtma değil, önleme olarak tanımlıyor. ABD’nin İsrail’i destekleme kararlılığı İran’ın tavrını etkilediği açık. Bu destek İran’ın eylem alanı nı sınırlandırıyor. Bu durum İran yönetiminde ABD karşıtlığını da körüklüyor. İran yetkililerine göre bütün gelişmelerine sorumlusu ABD’dir. Onlara göre ABD, İsrail’i sınırlandırmak yerine İran’ı engelliyor. Nitekim İran yönetimi konsolosluğa saldırının hemen ardından yayımladığı bildiride ABD’yi eleştirdi ve sorumlu gördü.
■ Bu gerginlik bölgede neye sebep olur? Savaşı yayma planı var mı?
Bu gerginlik savaşa dönüşmediği taktirde hem İran’ı hem İsrail’i besliyor. İran-İsrail gerginliği Netanyahu ve İsrail’i rahatlatıyor. İsrail-Filisin çatışmasının mahiyetini, aktörlerini ve seyrini değiştiriyor. Köşeye sıkışmış İsrail’in elini güçlendiriyor. ABD ve Avrupa kamuoyunda eleştirilen İsrail yeniden korunması gereken mağdura dönüşüyor. İsrail’in ABD ve AB ilişkilerini derinleştiriyor, güçlendiriyor. Gazze’de yaşanalar gölgede kalıyor. İran-İsrail gerginliği Arap devletlerinin Filistin sorunundaki yabancılaşmasını derinleştiriyor. Nitekim İran’ın saldırma ihtimalinin, ABD-İsrail ilişkisini yeni bir evreye taşıdığı görülüyor. İsrail’e radikalleşme olanağı sunuyor. İran da bu krizden yararlanıyor.
■ Nasıl yararlanıyor?
İran, kendisine yakın grupların ABD ve İsrail karşı aktifleşmesini sağlıyor. Bölgedeki İsrail karşıtlığının farkında olan İran, bunu bölgeye nüfuz aracı olarak kullanıyor. Bu açıdan bakıldığında İsrail ile çatışması, İran’a önemli bir fırsat sunuyor. Bir taraftan Sünni Arap sokaklarına nüfuz edebiliyor, diğer taraftan da kendi taraftarlarının seferberliği için yeni bir siyasal, psikolojik ve ideolojik ortam var. İran’ın yükselen İsrail karşıtlığının bayraktarlığına soyunmasını ve kendisini İsrail düşmanlığıyla özdeşleştirmeye kalkışmasını, onun İslam dünyasındaki liderlik arzusunun farklı bir tezahürü olarak da görmek gerekir. Irak’tan Yemen’e kadar uzanan yelpazede İran’a yakın grupların hareketleri, Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm Sünni Arap devletlerinin politik hareketliğini ipotek altına alıyor. Çelişkili görünse de, İran rejiminin saldırgan dış politikayı kendisini Batılılara kabul ettirmenin bir yolu olarak da seçtiği açık. Ayrıca bu süreç İran rejiminin etkinliğinin özünü oluşturan Şii mezhebinin ideolojikleştirilmesi için yeni imkân ve koşullar yaratıyor. İran ile İsrail karşılıklı olarak bu gerginlikten yaralansalar da bölgede çeşitli riskleri tetikliyor.
■ O riskleri konuşalım…
Öncelikle 7 Ekim Hamas saldırısıyla başlayan son Gazze çatışmadı bölgemizde bir dönüm noktası olmadı. Ortadoğu’da taşları yerinden oynatmadı aslında. Mısır’dan Ürdün’e kadar uzanan hatta devleler iç istikrarlarını korudu. İsrail-Filisin çatışması herhangi bir ülkede bir halk ayaklanmasına sebebiyet vermedi. İran bunu istiyordu. Hizbullah, Husiler ve Iraklı milisler Gazze çatışmasına sadece sınırlı bir şekilde müdahil oldular. İsrail-HAMAS çatışması bölgeselleşmedi. İran-İsrail çatışması her şey altüst edebilir. Irak’tan Yemen’e kadar bölgenin istikrarsızlaşmasının zemini oluşturuyor. Lübnan, Yemen ve Irak yeni bir çatışmanın içine itiliyor. Bu çatışma bütün bölge devletlerini kendine içine çekebilecek riskleri barındırıyor.
İsrail, Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan İran Büyükelçiliği’ni 1 Nisan’da vurdu. Yıkılan binada üst düzey 5 İranlı asker öldü. Tahran yönetimi, saldırı sonrasında “intikam” yeminleri etti.
DOKUNURSANIZ BÖLGEYİ YAKARIM!
■“İran, ne Irak’a benzer ne Suriye’ye…” Böyle bir görüş var. Katılır mısınız?
İran’ın Suriye ve Irak’tan farklı bir ülke oluşu tezi doğrudur. Çünkü İran, Irak’tan Yemen’e kadar kendine yakın örgütlere sahip. İran’ın bunu kurma yeteneğini mezhepsel indirmecilikten kaçınarak yorumlamak gerekiyor. İran rejiminin 1979’dan günümüze yayılmaya dönük kararlı bir politik irade ortaya koyduğu gözüküyor. İran’ın çatışmayı bölgeselleştirme potansiyelli olduğu açık ki bölgedeki varlık nedeni de bu aslında. 1979’dan sonra bu nedenle Ortadoğu’da yayıldı. İran’ın Ortadoğu siyasetinde mottosu belli: ‘‘Bana dokunursanız, bölgeyi yakarım.’’ İran, kendini korumanın yolunu Ortadoğu’da örgütlenme olarak görüyor. Tahran’ı korumanın yolu Bağdat, Şam ve Beyrut’ta etkinlikten geçer. 1979’dan beri bu stratejiyle hareket eden İran ile çatışmak için bölgede geniş çaplı gerginliği göze almak gerekiyor. Irak ve Suriye’de bu özellikler yoktu. İran ayrıca coğrafi olarak çok geniş, işgal etmesi mümkün görünmüyor.
■ Rusya ve Çin olası bir savaş durumunda nasıl pozisyon alır?
İran-İsrail gerginliği bir taraftan Çin’i ciddi şekilde zorluyor. Çin açısından özellikle savaş ihtimali çok riskli. Gerginliğin yükselmesi Basra Körfezi ve Kızıl Deniz’deki ticareti tehlikeye atıyor. Bu da Çin’in enerji, taşımacılık dahil tüm ticaretini zorlaştırıyor. Ayrıca Ortadoğu siyasetini zora sokuyor. Diğer taraftan ise ABD’nin Çin’e olan ihtiyacını artırıyor. Nitekim ABD, Çin’den İran üzerindeki etkisi kullanmak istiyor. Üstelik İran, ABD’nin enerjisini emiyor, Çin ve Rusya üzerinde yoğunlaşmasını engelliyor. İranlı bazı analizciler Rusya’nın durumunu biraz farklı yorumluyor. İran-İsrail gerginliğinin tırmanması Rusya lehinedir. ABD, İran ile çatıştığı bir dönemde Ukrayna’daki savaşa olan desteğini azaltabilir.
■ Somut bir örnek verebilir misiniz?
Tabii. Suriye hava sahasını Rusya kontrol ediyor. Rusya, Suriye’de İranlıları bombalayan İsrail uçaklarını durdurmuyor, bilgisini bile vermiyor. Rusya ve Çin, ABD’nin İran’la muhtemel savaşını istemezler. Ancak bu durum İran’ı askeri olarak destekleyecekleri anlamına gelmez. İran, İsrail ve ABD ile muhtemel savaşta Çin ve Rusya’nın desteğine güvenemez.
TÜRKİYE İLE KARŞI KARŞIYA GELMEK İSTEMEZ
■Türkiye ile İran karşı karşıya kalabilir mi?
İran-İsrail gerginliğinde İran ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi koşullara bağlı. Öncelikle Türkiye’nin hava sahasını kapatıp kapatmayacağı önemli. Diğer taraftan da İran, Türkiye topraklarında eylem yapmadığı ve Azerbaycan’a karşı saldırıya geçmediği sürece İran ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi düşük bir ihtimal. İran’ın, ABD ve İsrail ile gerginleştiği bir dönemde Türkiye’ye karşı cephe açması lehine olmaz ve böyle bir dönemde Türkiye’nin İran karşıtı tarafa geçmesini, İran karşıtı cephenin genişlemesini istemez. Türkiye’nin İran’a karşı zarar verme imkânı yüksek. İran da bunu biliyor. Ayrıca Türkiye kamuoyu son Gazze çatışması nedeniyle İsrail’e karşı. İran, Türkiye kamuoyunun kendi aleyhinde seferber olmasını istemez. Türkiye’nin İran karşıtı cepheye geçmesi Azerbaycan ve bazı Arap ülkelerin duruşunu da etkiler. İran’ın muhtemel bir savaşa girmesi Türkiye açısından göç, terör, radikalizmin güçlenmesi, mezhepsel çatışma, IŞİD ve El Kaide’nin aktifleşmesi, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde iç savaşın tetiklenmesinin yaratacağı bölgesel etkiler, kırılgan ekonominin iyileşme ihtimalinin yok oluşu, enerji fiyatının yükselmesi gibi çeşitli sorunlar doğurabilir.
GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024